Alamuk : Havanın bir açılıp bir kapanmasıyla oluşan bunaltıcı nemli sıcak.
Andal:
Andır: İlenme esnasında kullanılan bir söz.
Andır Galsıñ:
Annak: İki kişinin anlaşabilecekleri yakınlık. Göz önü, görünür yer.
Añaşuk: Yarı açık, aralık.
Ardiye: Mıras oyunundaki en son atıcıya verilen ad.
A(r)kuru: Düz, yatay, paralel.
Âşak: Eğerceğin altına monte edilen ve dönmesini sağlayan parça.
Âşarlı: Taze yenmek için hazırlanmış turşu.
Avu: 1.Kara (garavu) ve sarı (saravu) olmak üzere çeşitleri bulunan, çiçekli, bodur bir ağaç. 2. Ağı, zehir.
Ayamak : Yeni sürgünler arasından birini bırakıp diğerlerini kesmek suretiyle onun etrafını temizleme işlemi.
Ayam: Hava.
Ayakçavu: Genellikle bakırdan yapılan ayak yıkama leğeni.
-B-
Baldıran:
Başak etmek: Toplanmış bahçelere girerek kalan ürünleri toplama işi. Bu işlem esnasında toplanmış olması şartıyla başkalarının bahçesine de girilebilir.
Bat: Çit.
Bayak: Demin, az önce.
Bekitmek: Sertçe vurmak, çarpmak, yere düşmek.
Beriñlemek: Uyku halindeyken irkilmek.
Bezenne: Bezelye.
Bızıkmak: Çeşitli nedenlerle sığırların sağa sola koşuşmaları.
Bileki: Ocak taşında pişirilen ekmek.
Boğsamak: İneklerin çiftleşme isteği. Boğasamak.
Bostan: Salatalık, hıyar.
Boyuna: Sürekli, devamlı, durmadan.
Böğce: Tane fasülye
Böğön: Bugün.
Buğlama: 1. Bir şeyden yoğun bir şekilde buhar çıkması. 2. Az suda buharlanarak pişen yemek.
Buymak: Üşümek.
Büvelemek: Emeklemek.
Büz:
-C-
Camadan: Sırta alınabilen askılı çuval.
Caplama: İnce tahta, lata.
Caydak:
Cazu: 1.Cadı.2. Mançaba deresindeki bir göl.
Cember: Başörtüsü.
Cemile: Misket.
Cıbarca:
Cıbıl: Sığ su.
Cıbban: Alkış.
Cıdık: Balık veya kuş yakalamak amacıyla kurulan tuzak.
Cışmak: Şimşek.
Cıvıriyk: İshal.
Cıldıriyk: Suyun aktığı yer, akar.
Cilim:
Cilliyk:
Civil: Küçük, minik, ince.
-Ç-
Çakallamak: Oyalamak, kandırmak.
Çalpara: Küçük tencere.
Çangal: Sırık.
Çapula: Ayakkabı.
Çarpı: Uzun değnek.
Çaynık: Çaydanlık. (Bu kelimenin Azerbaycan Türkçesindeki telaffuzu “çaynik” şeklindedir.
Çec etmek: 1. Ufak parçalara ayırmak, parça pinçik etmek. 2. (Argo) Çok fena dövmek.
Çeç para: Bozuk, demir para.
Çelpeşmek:
Çetik: İple örülerek yapılan ayakkabı biçimindeki çorap.
Gücük: Aslında kısa demek olup yöremizde kısalığından dolayı şubat ayı için kullanılır.
Güdüne: Mısırın taneleri alındıktan sonra kalan sert bölümü, koçan.
Güvenek: Büyük, saldırgan sinek.
-H-
Haccak: Güzel, sevimli, cici.
Hakıramak:
Hanimidi:
Hâra:
Harar: Büyük sepet, bir çeşit küfe.
Hark:
Harpıtmak: Bir çırpıda yemek.
Hartama: Caplamanın incesi.
Haysınmak: Hayıflanmak, pişman olmak.
Hebile: Aha böyle.
Hennik: Havanın kurak olmama durumu.
Heri: 1. Kekiktepe köyünün eski adı. 2. Cümle sonlarında anlamı kuvvetlendirmek için kullanılan bir edat.
Hırtuk: 1. Yaramaz, zararlı kişi. 2. Çocuk.
Hızan: Çocuk.
Hızan hırtuk: Çoluk çocuk.
Hopal:
Hôra: Aha ora, ora.
Hoşmak: Bir çeşit kuru fasulye yemeği.
Höşül: Ipıslak.
-I-
Ilıncak: Hamak gibi karşılıklı iki yere ip bağlanarak yapılan salıncak.
Işgın: Fındık filizi.
Işıklık: Islık, fıyîk.
Iyılmak:
-İ-
İleküğün: Dünden önceki gün. Evvelsi gün. İleriki gün.
İlki: Fındık ocağı.
İsti: Kaynar. (Azerbaycan Türkçesinde de “kaynar” ve “sıcak” mânâsında kullanılmaktadır.)
İteğrisi: İnsan vücudunda âniden ortaya çıkan kırgınlık, hâlsizlik.
-K-
Karpit: Şişe içine gaz ve bez koyularak yapılan aydınlatma aracı. Lök.
Keçemen: Büyük kertenkele.
Kef: Kir.
Kelçük: Meyvenin yenmeyen iç kısmı.
Kemire: Gübre, tezek.
Kerk(in)mek:
Kesek: Kısa kesilmiş dal parçası.
Keşik: Sıra.
Komer: Saklanılarak oynanan silah oyunu.
Kösmük: Sigara izmariti.
Köstüre: Kesici aletleri bilemek için kullanılan yuvarlak taş.
Külek: Yoğurt mayalamakta kullanılan ağaç kap. (Mezkûr kelime Azerbaycan Türkçesinde “rüzgâr” anlamına gelmektedir.)
Küskü: Debertme çubuğu.
Küskülemek: Çubukla debertmek.
-L-
Longuz: Dibi görünmeyen su dolu çukur.
Lök: Şişe içine gaz ve bez koyularak yapılan aydınlatma aracı. Karpit.
Löküz: Aydınlatma aracı. Lüks.
-M-
Mâcerak: Canavar, yaratık.
Mahna(lık):
Manıña: Şaşma ve kızgınlık gibi hâllerde tek başına veya “manıña diniñe misin ta kere” şekliyle ünlem olarak kullanılan bir kelime. Tam olarak “imanına” kelimesinin yöresel telâffuzudur.
Mefruş: Mayhoş, ekşi.
Meğel: Kazma.
Meh: Al, buyur, na.
Melevcan:
Menük:
Meşebe: Maşraba, maşrafa, meşrebe, maşrapa.
Mıras: 1. Misket. 2. Şimşir veya avudan yapılan yuvarlak oyun aracı.
Mudara:
-N-
Na: Al, buyur, meh.
Nezük: 1. Taze. 2. Temasa dayanıksız, hassas.
-Ö-
Öğmek: Bulaştırmak.
Öğsevü: Ucu kor halinde olan odun.
Ötürek:
Özger: Rüzgâr.
-P-
Paldır: Bahçelerdeki her türlü yabancı otlar.
Paluç:
Pasa: Ha bire, sürekli, boyuna.
Patlanguç: Aynı adlı ödlü bir ağaçtan yapılan oyuncak silah.
Pıtlak: Patlamış mısır.
Poğol: Süt mısır.
Pontul:
Posuramuk: Küflenmiş.
Pur: Sert toprak.
-S-
Sadır: İdrar, sidik. (Sadır kelimesi daha çok idrar koktuğu zaman tercih edilir.)
Sakiytlek: Sakırga, kene.
Sapliyek: Kepçe.
Sarıncalu: Yaban arısı, sarıca.
Say: Büyük, tek parça kitle halindeki kaya.
Sayıklamak:
Sazak: Ahırdan sızan sıvılar.
Seflik: Yanlışlık. ( Azerbaycan Türkçesinde yanlışa “serf” denmektedir, bu kelime “r” harfi atılarak muhafaza edilmiştir, “saflık” kelimesiyle karıştırılmamalıdır.)
Târan: Derelerde taş altları vb. balıkların dinlenebilecekleri kuytu yerler.
Tekçem: Keşke.
Tekelcek: 1. Yuvarlak. 2. Mançaba deresindeki bir göl.
Tekel tosmak: 1. Takla. 2. Tepe taklak yuvarlanmak.
Tekir:
Tenkmek: Ayağı takılıp, tökezlenmek.
Terek: Mutfak dolabının raflı bölümü.
Terpmek: Sekmek, sıçramak.
Tespermek:
Tiken çilê:
Tingildemek:
Tirmit:
Tokalak:
Tokul:
Topur: Fındık ağacının en az üç fındıktan oluşan meyvesi. Çotanak.
Tosarmak: Küsüp surat asmak.
Tuval: Ekmek kırıntısı.
Tükmek: Boynuzlu hayvanların tos vurması. Süsmek.
Tüvekel:
-U-
Uhey: Bir ünlem.
Ura: Erkekler için kullanılan bir nidâ.
Uyra: Rüya.
Uyuntu: Uyuşuk davranan.
-Ü-
Ül: Mısır ununu hafif ıslatarak civcivlere hazırlanan yem.
-V-
Vacıramak: Çocukların gürültü yapması.
Varçak: Su sıçratma oyunu.
Verev: Kavis.
-Y-
Yağlaş: Bir yemek çeşidi. Muhallebi.
Yalañu: Yakıcı, bunaltıcı derecede sıcak rüzgar, esinti, hava. Alev, yalım, alaz.
Yalañuz: Yalnız.
Yaldıriyk: Parlak.
Yamsuk: Yamuk yumuk.
Yamiç: Yamuk, eğri.
Yarıntâsı: Yarından sonraki gün, yarın ertesi.
Yasmak: Devrilecek gibi eğilmek. Eğri durmak.
Yeñlik: Hafif.
Yivdin:
Yomra: Bir fındık türü.
Yôsil: Yosun.
Yörek: Bebeklerin sarıldığı bez. Kundak
Yuğlamak:
Yuğlanmak:
Yuka: Sığ su.
Yüğlemek: Bir şeyin ucunu sivriltmek.
Yüzek:
-Z-
Zeğet: Sonra, daha sonra, akşam.
Ze(v)klenmek: Taklit etmek.
Zibil: Kırıntı, toz.
Zumbuk: Yumruk.
AÇIKLAMA
Yöresel kelimelerimizin telaffuzunu tam verebilmek amacıyla kullanılan (^) işareti üstünde bulunduğu harfi uzatırken (ñ) şekli geniz “n”sinin karşılığıdır.
Gökalp İBAÇ
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Get your own Chat Box!Go Large!
src="http://www.ekolobi.net/kodlar/habermerkezi.htm" frameBorder=0 scrolling=no style="width: 524px; height: 397px" marginwidth="0" marginheight="0" name="www">